[MD-sorular] ANLATAMADIM

dede dede_47 at mynet.com
30 Ara 2008 Sal 11:00:14 EET


Değerli DOSTLAR
!

“ÜZÜNTÜMDÜR”
diye, bir yazı yazdım: Haksız oldum! Anlaşılamadım! Bir değerli
insan:

Hocamız Sayın Ali Nesin dedi
ki: “Prof’ların ilk işleri  özgün araştırma yapmak, özgün makale yayınlamak,


öğrenci yetiştirmektir.
Prof’ lar kitap çevirmezler, bu iş “araştırma yapmayanların
işi”,

Birde TOKAT! “Neden
İngilizce öğrenmiyorsun da, başkalarından
bekliyorsun?

Lazım olacak kitapları sen
neden çevirmiyorsun ki?”. Özü:

“Kendi işini kendin yap
arkadaş, başkasından bekleme!”: DOĞRU ve
HAKLI!

Diğer iki dost; birisi diyor
ki: Bir konuyu, çeviriden öğrenmektense,

İngilizce öğrenmek daha
kolay; üretilen bilginin duyurulması içinde;

“İngilizce bilmek
gerekecek, kaçamazsın bundan!”.  Hele ”kavramların
kavranması”?

Sağ olsun, tesellisi de var!
Matematik İngilizce’si çok daha kolaydır! (Ruh bilgisinin ki? Zor mu
?)

Diğeri yazıya, “Ticari
bakışla” yaklaşmış, özetle:

“Ne kadar para, o kadar
emek/ekmek” diyor!  “Bedava bir şey YOK!” 

Bu yanıtların da
özü:”Bilimle uğraşmak istiyorsan, kendine yeteceksin
kardeşim!”: Bunlar da HAKLI!

Denir ki: “Yara”
önce sahibinin “derdidir”! Başkalarının değil!...doğrudur!
Birisine sormuşlar: 

”Neden boynun
kalın?”; diye “Kendi işimi kendim yaparım da ondan”
demiş!

Yanıtlayanların “boynu
KALIN!, işleri KOLAY!….zira… iyi İngilizce
biliyorlar!”

Benimki de
“KALIN”  olsaydı!
İyi İngilizce bilseydim, belki de yanlış
anlaşılmazdım!

Demek ”üzüntüm”
anlaşılmamış! Konu “döne dolaşa”; “İngilizce
bilip/bilmemeye” gelmiş!

Demek ki
“anlatamamışım!” 
Suçlu BENİM! Bu nedenle:

“İngilizce bilmediği
için sıkıntısı olan” 
birisi diye “vidalandım”. Doğru:

İngilizce’m iyi
değildir, ”derin konular da”, zorlanırım…  zor
anlarım….Amma;

William Shakespeare’
den, Byrone’ dan,  G.H.Hardy’ den bile daha
iyi,

Öyle ki ”Ana dilimden
de öte…” İngilizce bilseydim bile; sadece “benim
derdim” çözülürdü….çoğunun değil…

”Balık tutmayı
öğrenmiş, kurtulmuş olurdum”, o kadar…
Ancak!

“Ülkemin bir bilim
sorunu olan yarası” iyileşmiş olmazdı! Derdim “özel”
değil ki!

Lütfen düşünün: Bilgiye
hasret birisi/birileri; zaman/cüzdan/ koşullar “elvermediği”
için,

Belki de “aklı
az/kabiliyetsiz” olduğu için, İngilizce öğrenememişse…Bilgi
“açlığı” çekiyorsa;

Bu “açlığını”
nasıl giderecek? “Bilimin güzelliğini nasıl anlayacak?” O
güzelliğin “içine” niçin, neden?

İstek duyacak/çekilecek/
dalacak? ”Ana diliyle”…. der gibisiniz…değil mi?
Bende…

“Tarihten ders almak
gerek” ... denir … Bu
“dürtüyle”…

Ders alabilmek için tarihe
bakarak:Matematik özelinde kendimce görebildiğim bir
“sıkıntımızı”,

Kendime
“özgüleyerek”, Parmak basmak/ paylaşmak
istemiştim:

O tarih
ki:“Arap’lar 8-12 yy arasındaki bilimsel ilerlemelerini,
Yunanca bilim eserlerini, Arapça’ya çevirerek
sağladılar….” Yine o tarih ki: “Avrupa ilkönce
Yunanca’dan Arapça’ya çevrilmiş
eserleri,

Sonra da orijinal
Yunan’ca kaynakları kendi ana dillerine çevirerek;önce
Renaissance’ı /YENİDEN DOĞUŞ’U, Sonra o zaman/şimdi ki bilimi;
meydana getirebildiler….”…. DİYOR!
Onlara;

“Neden Arapça/Yunanca
öğrenmiyorsunuz?” denilmedi! Fermat, Euler, Descartes…..:
“Ürettikleri bilgileri”, Latince yazdılar, bilgilerin halk
tarafından öğrenilmesinde yine hiç kimse;“Latince öğren!”
dayatmadı!

Çevirileri yaptılar
öğrenilmesi için…O zamanlar…belki…Çok
“zeki”  olan  “ bazı bilim
köleleri”,  bir an
önce…

Çeviriyi
beklemeden….bilgiye “ulaşmak için”; “Hamilton
gibi” 16 dili bile öğrendiler! Ama “çeviri işini” hiç
“küçümsemediler”! Sorarım: “Keman çalan 10 kişiden
mi?1000 kişiden…10 000, 100 000, 1000 000 kişiden
mi?

“Virtüöz”
düzeyinde müzisyen çıkma olasılığı yüksektir?”

“Sokağın”
kalabalıklaşması;”bilim virtüöz’ü çıkması olasılığını”
artıracaktır! Eskiler;

Bilgi/bilim ne kadar tabana
yayılırsa “araştırmacı sayısı o kadar fazla” olacağını
bildiklerinden;

Bilimi yaymada / üretmede
halka “zamanın bilim dilini”,ÖĞRENİN ! demediler.
DAYATMADILAR!

Sürekli çeviri yaptılar!
Böylece…batı… kendi….“Toprağını” yeterli
düzeyde, böyle  besleyince
“bilim/bilgi üretme” hızlandı! Bizden bir örnek:Hasan Ali
Yücel… değerli bir insan…Milli Eğitim Bakanı…. Bir
aydınlanmacı…

Cumhuriyetimizin ilk
yıllarında….Eski Yunan klasiklerini, Türkçe’ye çevirtmedi
mi?

Ne zararı oldu? Yararlı
olmadı mı?

Kanımca bilimi
üretmenin/ilerletmenin iki “tarafı”  VAR: Biri, küçük odalar, laboratuarlar, Diğeri:
Sokak!

“Küçük odalara,
laboratuarlara” aklım YETMEZ! Üzüntüm: SOKAK! Bilimin toprağı;
SOKAKTIR, YENİ GELEN NESİLDİR! Şu halde sokağı ihmal: YANLIŞTIR! Bir
atasözü; “Koyunu kesmek istiyorsan; koyunu
değil;

Bıçağı koyunun yanına
getireceksin!” der; Kolayı, DOĞRUSU budur!

“Herkese İngilizce
öğretilemez, nicelik olarak çok daha az olan bilgi  Türkçe’ye,
çevrilebilir/aktarılabilir! 

Sadece taban için….olsa
bile… Her bilim dalında doğanın koyduğu, uyguladığı, 

“Görünmez bir yasa/iş
bölümü  vardır!”: İŞTE
O!

Hardy;  ”Apologia” sinde  “Matematik bir gençlik işi /
oyuncağıdır” der, doğru sözdür: Araştırma işi çoğunlukla  “genç beyinlerin”  işidir! Bazı  “genç beyinlerimiz“
ileri düzeyde araştırma yaparken…

Bilim dünyasının
“Scientific Index” inde ülkemizi yukarılara doğru
taşırken…

Sonraları.… ekonomik
kaygıları azaldıkça…Hadi söyleyeyim:
YAŞLANDIKÇA….

Bu “yaşlanan
beyinlerin” de hiç olmazsa “bazıları”  bu  “çeviri” işiyle
uğraşsalar…

Bilimi “tabana”
yaysalar, bilime bu yönde katkı yaparak, sadece bilim aşkıyla
”sokağa” yönelseler!

Deprem mi
olur?

Yer mi
yıkılır?

Evrenin düzeni mi
bozulur?

Söyleyin! NE
OLUR?

Fizik, astronomi, kimya,
sosyal bilimler, antropoloji, psikoloj, sağlık gibi konular?Bunların sayın
hocaları da hep “araştırma” yaparsa….Mevcut
“üretilmiş” bilgileri kim “gençlere, tabana,”
yayacak!

Bilim “fildişi
kulesinde  bazılarının
birtakım acayip işleri” olarak mı kalacak?

Bu sayın
“hocalarımız” 
hep  “genç”
mi kalırlar, hiç “yaşlanmazlar” mı?

Toprak  “hiç”  beslenmeyecek mi? Ona hiç  “su” vermek
gerekmeyecek mi? “SOKAK” ne olacak?  SOKAK?

Özenilmeyen bir topraktan
“ürün”  nasıl
alınacak? Buyurun! Anlatın! NASIL?

İşte
gördünüz:”Yaram/derdim” özel değil, ”genel”!
Buraya yazmadığım daha başka düşüncelerle “o” yazıyı
yazdım.Yoksa matematik özelin de bile: Vidinli  Tevfik Paşa’yı, Kerim Erim’i,Salih
Zeki’yi, Cengiz Uluçay’ı…

….Şu anda
hatırlayamadığım…. vefat etmiş…ve isimleri sayılamayacak kadar
çok ve yaşayan…Nice değerli hocalarımıza…Ölenlere  rahmet; yaşayanlara  saygı… ve öykünme, imrenme,
DİLERKEN/DUYARKEN; Hele de…

İsmini,
“yazınımıza” 
altın harflerle yazdırmış saygın bir “babanın”
oğlu…

Bir “Vakıfla”
geleceğin “nadir” 
insanlarını 
“yetiştiren”, ülkemizde matematiğin, her yaştan insan
tarafından…

Özellikle gençlerin
sevmesi/anlaması/ilgi odağı olmasında; neredeyse tek başına, yalın kılıç
“vuruşarak”,

Büyük katkı yapmış / yapan /
yapacak olan, bir “kişi”: Sayın Ali Nesin Beyefendi’ye
NASIL? Eleştirme/ dokundurma gibi “düzeysizlikleri”  yaparım? Benim “ne
haddime”? Ölenlere/yaşayanlara, bunu değil yapmak;
“düşünmek” bile, 

“Haddini”
aşmaktır! “Erdemsizliktir”! Ben…Kendime ”özgülediğim
yarayı” genelleyip, belki…

“İstemeden amaç
aşarak”: Paylaşmak istedim; Hepsi o kadar!

Umarım
“derdim/niyetim“ 
anlaşıldı! Ayrıca…Bu yazıların “arkası yar
ın…” olmaması için….. eğer
yapılırsa….

Bundan sonra ki
“eleştirilere” yanıt vermeyeceğim; Ama
şimdi….ÖNCELİKLE:

Her eleştirinin daima
“bazı doğruları” barındırdığı inancıyla…Ve doğru olan
her şeye teslim olan BEN:

Olumlu eleştiriye,
“başımın üstünde yeri VAR!”; diyor…kabul
ediyor…sonra da,

Herkesten, “eğer
istemeden kırma / incitme”…
olduysa….yaptıysam…“Özür” dileğimin
kabulünü…

İSTEYEREK;Herkese saygı
SUNUYORUM!

 

A.Kadir
Değirmencioğlu

-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: http://lists.math.bilgi.edu.tr/pipermail/md-sorular/attachments/20081230/8d38a8f3/attachment-0001.htm 


MD-sorular mesaj listesiyle ilgili daha fazla bilgi